Kıbrıslı gazeteci Akın: Tarikat yapılanmaları Diyanet’in el vermesiyle buraya taşındı

LEFKOŞA – Kıbrıs Türk gazeteciliği son yıllarda büyük sorun ve baskılarla karşı karşıya. Pandemi ve ekonomik kriz döneminde büyük mali sorunlar yaşayan basın kuruluşları, son dönemde adanın kuzeyinde Ankara’ya yakın duran kesimlerle karşı karşıya geliyor.

2020’deki KKTC cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sosyal medyadaki bir paylaşımı nedeniyle Türkiye’de hakkında dava açılan Kıbrıslı Türk gazeteci Ayşemden Akın, geçtiğimiz haftalarda da Kuzey Kıbrıs’ta faaliyet gösteren tarikatlar tarafından hedef alındı. Akın’ın genel yayın yönetmenliğini yaptığı Bugün Kıbrıs gazetesinin Kuzey Kıbrıs’taki tarikat yurtları gerçekliği ile ilgili gazetecilik çalışması yargıya taşındı.

Son gelişmeler hakkında Gazete Duvar’a konuşan Kıbrıslı Türk gazeteci, “Baskı ne kadar büyük olursa olsun siperlerimizi terk etmeyecek, sonunda kadar barış içinde yaşayan çağdaş bir ülke yaratma çabamızı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı. Akın, Kuzey Kıbrıs’ta ve Türkiye’de hakkında süren yargı süreçleri hakkında da bilgi verdi.

‘AKP, MAKBUL MÜSLÜMAN FORMATINI EMPOZE ETMEYE ÇALIŞIYOR’

Akın, Kıbrıs’ın kuzeyinde odağında tarikatların olduğu yeni bir dava süreci ile karşı karşıya. Peki, bu dava gündeme nasıl geldi? Akın, bu soruyu yanıtlarken Türkiye’deki iktidar partisinin son yıllarda Kıbrıslı Türklere muhafazakar Sünni İslam anlayışı ile ‘makbul Müslüman’ formatını empoze etmeye çalıştığını vurguladı.

“Buradaki elçilikteki Din Hizmetleri Müşavirliğinin birinci görevi, ‘dini bütün görünmeyen Kıbrıslı Türkleri’ adam etmek. İlahiyat koleji gibi Kıbrıslı Türklerin talebi olmayan bu yerlerin açılması da elçiliğin işi. Şimdi ikincisini açmak için Mağusa’da çalışıyorlar” diyen Ayşemden Akın şöyle konuştu: “Türkiye’de adını duyduğumuz tarikat yapılanmaları da oradaki Diyanet’in el vermesiyle buralara taşındı. Bu tarikatlar burada kurdukları dernekler aracılığıyla çocukları toplayarak ‘etüt merkezi’ adı altında dini eğitimlere tabi tutuyor. Bu durumu öğretmen sendikaları tespit ederek gerek hükûmete gerekse polise defalarca çağrıda bulundu. Buradaki siyasiler AKP korkusundan tek bir adım atmadı.”

‘SÜLEYMANCILARIN İKİ DERNEK ŞUBESİNE 2,5 MİLYON LİRA BAĞIŞ YAPILMIŞ’

Akın, hakkında Kuzey Kıbrıs’ta başlatılan yargı süreci için ise şu bilgileri paylaştı:

“Biz Bugün Kıbrıs olarak bu merkezlerin peşine düşerek görüntüledik. Gazetenin editörlerinden Emine Yüksel bu yurtların yüksek güvenlikli merkezlerini görüntüleyerek kamuoyuna duyurdu. Gazetemize gelen ihbarları değerlendirerek yenilerinin peşlerine düştük; bir de gördük ki özellikle Süleymancılar tarikatına ait Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği adanın dört bir yanında bu tarz yurtları var. Derneğin sadece iki şubesine gelen bağış 2,5 milyon TL. Şimdi bu derneğin malî yapısının peşindeyiz.

İşin peşini bırakmayacağımızı anlayan dernek yetkilileri herhalde bizleri korkutmak için üzerimize avukatını saldı. Avukat bizi dava ile tehdit ederek mesaj gönderdi ama biz haberi yine de yayımladık. Bu yüzden kızmış olacaklar ki polise giderek hakkımızda şikayetçi oldular. Eğer savcılık davayı kabul ederse bu odaklarla mahkemede hesaplaşacağız.”

‘DIŞİŞLERİ BAKANI, SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMIMI ŞİKAYET ETTİ’

Bugün Kıbrıs’ın Genel Yayın Yönetmeni, Kuzey Kıbrıs’ta başlatılan yargı sürecinin yanı sıra Türkiye’de de süren bir davada da yargılanıyor. Akın, bu davayla ilgili olarak Kıbrıs’ın kuzeyinde 2020 yılında yapılan ‘şaibeli’ cumhurbaşkanlığı seçimlerine dikkat çekti.

“2020 KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine AKP iktidarı topla tüfekle girişerek Mustafa Akıncı’yı devirdi ve yerine Ersin Tatar’ı seçtirdi. O zamanki Büyükelçi Ali Murat Başçeri, deyim yerindeyse bir militan gibi çalışarak büyükelçiliği seçim karargahına çevirdi” yorumunda bulunan Akın, konuyla ilgili olarak ayrıca şu değerlendirmede bulundu:

“Tüm bunlar gözümüzün önünde yaşanırken ben bir gazeteci olarak büyükelçinin ‘persona non grata/istenmeyen kişi’ ilan edilmesi gerektiği yönünde bir paylaşım yaptım. Bu paylaşım Türkiye Dışişleri Bakanı tarafından şikayet edildi ve hakkımda dava açıldı.

Koskoca TC devleti buradaki bir gazetecinin peşine düşerek beni sindirmeye çalıştı. Üç yıldır Türkiye’ye gidemiyorum çünkü oradaki avukatlar çift uyruklu olmam nedeniyle sınır dışı yerine gözaltı tehlikesi olduğunu söylüyor. Yargının içler acısı halini gördükçe oraya gitmek delilik olur diye düşündüğüm için de gelip hakkımı arayamıyorum. İktidarın tekelindeki yargının beni gıyabımda yargılamasını ve nihai kararını vermesini bekliyorum”.

‘TÜRKİYE’YE KIYASLA BURASI DAHA ÖZGÜR AMA…’

Kıbrıs’ın kuzeyinde ifade özgürlüğü ve temel demokrasi ilkeleri açısından zor bir süreç yaşanıyor. Akın bu durum için “Türkiye ile kıyasladığınızda burada daha özgür bir ortam olduğunu söylemek mümkün ancak AKP iktidarı döneminde kuşatılan Kıbrıs’ın kuzeyindeki demokrasi tıpkı oradaki gibi ayaklar altına alınmak isteniyor” dedi.

Akın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biliyorsunuz Türkiye KKTC’yi malî protokollerle yönetiyor. İlahiyat koleji yapılmasını bile bu protokollere koyuyor ve karşı çıkan olursa para vermiyor. Bu da buradaki siyasileri kişiliksizleştiriyor ve edilgen yapıyor. Sesini çıkaranın üzerine çarpı atılıyor ve siyaset sahnesinden siliniyor. Siyasetçilerin bile konuşmaya korktuğu konuları konuşan bizler ise ‘hain’ oluyoruz. Üzerimizdeki baskı gün geçtikçe artıyor, Türkiye’de demokrasi kaybettikçe burada da kaybediyor”.

‘AKP SERMAYESİ BURADAKİ GAZETELERE DE GÖZ DİKTİ’

Kuzey Kıbrıs’taki diğer gazetecilerin yaşadığı benzer yargı süreçlerine de işaret eden Akın, “Benim gibi birkaç gazeteci hakkında daha Ankara’nın baskısıyla buradaki savcılık eliyle davalar açıldı. Şener Levent ve Ali Kişmir gibi gazeteci arkadaşlarım yazdıkları yazılar yüzünden mahkemelerde koşturuyor. Ve işin en güzel yanı halkımız o mahkeme salonlarını gazetecilerine sahip çıkmak için dolduruyor” diyerek şöyle konuştu:

“Biz Kıbrıslı Türkler yüzü Avrupa’ya dönük, laikliği ve demokrasiyi benimsemiş küçük bir toplumuz. Belki de dünyadaki en çağdaş Türk toplumuyuz. Türkiye gibi büyük bir devletin gölgesinde, dünyanın ‘alt yönetim’ olarak gördüğü bu yerde gazetecilik yapmaya, toplumumuza ışık tutmaya çalışıyoruz. Basın yasalarımızı Avrupa Birliği yasalarıyla uyumlaştırmaya ve demokrasimize sahip çıkmaya çalışıyoruz”.

Akın, Kıbrıs Türk basınındaki son durum ile ilgili olarak da Türkiye’deki muhafazakâr iktidara yakın duran sermaye kesimlerinin son dönemde yerel medya kuruluşlarını satın almaya başladığını hatırlatarak, “AKP sermayesi buradaki gazetelere de göz dikmiş durumda. Erdoğan’a yakın iş insanları burada medya grupları satın almaya başladı. Tabii halk bunların farkında ve sandıkları gibi bir etkileri yok. Hatta medya sahipliği değişince okuma ve izlenme oranları çok çok düştü.” değerlendirmesinde bulunuyor.

‘ENSEYİ KARARTMIYORUZ’

Türkiye’de tutuklu olan meslektaşlarına Gazete Duvar aracılığı ile dayanışma mesajı gönderen Akın, son olarak Kıbrıs Türk gazeteciliğinin geleceği ile ilgili olarak “Kıbrıs Türk basını birçok badireler atlatmış ama kendi yolunu çizmeyi de başarmıştır. Onlarca neferimiz bize ülkemize sahip çıkmayı, toplum için çalışmayı öğretti. Baskı ne kadar büyük olursa olsun siperlerimizi terk etmeyecek, sonunda kadar barış içinde yaşayan çağdaş bir ülke yaratma çabamızı sürdüreceğiz” yorumunda bulunarak sözlerini Çetin Altan’ın ünlü bir sözü ile noktalandırdı: “Enseyi karartmıyoruz”.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir