Türkiye’de hükümet, İsrail ile ilgili ihracat ve ithalat işlemlerinin tüm ürünleri kapsayacak şekilde durdurulduğunu açıkladı.
Ticaret Bakanlığı’nın kararla ilgili yayımladığı yazılı açıklamada, “İsrail hükümetinin, Gazze’ye kesintisiz ve yeterli miktarda insani yardım akışına izin verinceye kadar Türkiye’nin yeni tedbirleri uygulayacağı” belirtildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Cuma namazı sonrası yaptığı açıklamada İsrail’i eleştirdikten sonra, “Aramızda 9,5 milyar dolarlık bir ticaret hacmi vardı. Bu ticaret hacmini de biz yok farz ederek bu kapıyı kapattık” diye konuştu.
Peki bu karar ne anlama geliyor? BBC Türkçe, İsrail-Türkiye ilişkilerini takip eden uzmanlara sordu.
Hükümet neden şimdi böyle bir karar aldı?
İsrail ile Türkiye arasındaki ticari ilişkiler, 7 Ekim’deki Hamas saldırıları ile başlayan süreçte Türkiye’deki kamuoyunda önemli tartışma başlıklarından birine dönüştü.
Bu tartışmalar yerel seçim sürecinde de devam etti ve başta Yeniden Refah Partisi (YRP) olmak üzere bazı siyasi partiler, hükümeti bu konuda gerekli adımları atmamakla eleştirdi.
Hükümet, 9 Nisan’da 54 ürün grubunun İsrail’e ihracatını kısıtladığını açıkladı.
Cuma günkü son açıklamayla ise bu kısıtlamalar tüm ihracat ve ithalat ürünlerini kapsayacak şekilde genişletildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili açıklamasında, bazı partilerin seçim atmosferi sırasında bu konuyu “çok acımasızca kullandıklarını” söyledi.
Erdoğan, “Biz de acele etmeden bu süreci değerlendirelim istedik. Şu anda seçimler de bitti ve bu adımı attık” diye konuştu.
Geçen yıl ABD’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesini hatırlatan Erdoğan, “bunu Türkiye-İsrail arasında bazı adımların atılabileceğini göstermek için yaptığını” ancak “Netanyahu’nun acımasız olduğunu” söyledi.
Erdoğan, “Ne yazık ki Filistin’in o garip gureba, fakir, yoksul insanları İsrail’in bu bombaları karşısında ölüme mahkum edildiler. Bunun karşısında artık biz daha sabredemezdik” diye konuştu.
Ticaret Bakanlığı’nın açıklamasında ticari ilişkilerinin neden şimdi tümüyle kesildiği konusunda ise 9 Nisan’da ihracatta kısıtlama kararı alındığı ancak İsrail’in tutumunda değişikliğe gitmediği belirtildi:
“İsrail hükümetinin saldırgan tutumunu sürdürdüğü, Filistin’deki insani trajedinin kötüleştiği müşahede edilmektedir. Bu itibarla, devlet düzeyinde alınan tedbirlerin ikinci aşamasına geçilmiş, İsrail’le ilgili ihracat ve ithalat işlemleri tüm ürünleri kapsayacak şekilde durdurulmuştur.”
BBC Türkçe’ye konuşan, İsrail konusunda uzman araştırmacı Oğuzhan Çağlıyan, “iç siyasetin hükümetin bu kararları almasında ve kararların zamanlamasında önemli bir etkisinin olduğu” görüşünü savunuyor.
Çağlıyan, “hem seçimlerde YRP’nin İsrail’le ticareti kesme çağrısının bir baskı yaratmasının hem de Türkiye-İsrail ilişkilerinde Türkiye’nin taleplerinin İsrail tarafından karşılanmamasının bu kararları etkilediği” görüşünde.
“Yerel seçimler geçse de Türkiye’nin önünde bir referandum süreci olabileceğini, 31 Mart’ta yüzde 6’dan fazla oya ulaşan YRP’nin oyunun da böyle bir durumda önemli olacağını” söylüyor Çağlıyan.
BBC Türkçe’ye konuşan, İngiltere’deki London School of Economics’ten (LSE) Türkiye uzmanı Selin Nasi ise öncelikle Mavi Marmara saldırısından itibaren Türkiye-İsrail ilişkilerinde kendini tekrar eden bir ilişki modeli olduğunu ama şimdi bir tavır değişikliğine gidildiğini vurguluyor.
Nasi, “Filistin meselesindeki sorunlara bağlı olarak iki ülkenin arası açıldığında Ankara İsrail’e karşı sert bir söylem belirliyor ama ikili ilişkilere kalıcı hasar verecek adımlar atmaktan da kaçınıyordu” hatırlatmasını yapıyor ve şöyle devam ediyor:
“Liderler arasında karşılıklı sert mesaj alışverişine rağmen iki ülke arasındaki ortak çıkarlardan dolayı güvenlik alanında istihbarat iş birliği devam ediyor, ticaret de bu siyasi çatışmalardan siyasi gerginliklerden etkilenmeden sürüyordu. Önümüzde söylemle pratik arasında bir makas görünümü veren bir ilişki modeli vardı.”
Nasi, yerel seçimler sonrasında tavır değişikliğinin nedenini de şöyle açıklıyor:
“Yerel seçimler sonrası ortaya çıkan siyasi tablo, Gazze’deki savaşın yıkımının yarattığı tepkilerle birleşince, bu statükonun devamı Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından daha maliyetli bir hale geldi.”
‘İdeolojik tercih’ ve ‘hayal kırıklığı’ etkisi
Nasi, yerel seçimlerdeki İsrail karşıtı söylemin etkisini de sonuçlar açısından “yan sebep” olarak değerlendiriyor:
“Yeni yapılan Metropol araştırmasının sonuçları, hükümetin İsrail politikasının seçmenin oy davranışında çok da belirleyici olmadığını ortaya koyuyor.
“Bana kalırsa AKP’den oy kaymasının arkasındaki ana etken kesinlikle hayat pahalılığıydı. Ancak alternatif bir parti arayışı içindeki muhafazakâr, dindar seçmene muhakkak ki YRP’nin İsrail karşıtı söylemi cazip gelmiştir diye düşünüyorum. Ama bunun bir yan sebep olduğu kanaatindeyim.”
Nasi, Ankara’nın İsrail’e yönelik tavır değişikliğinde sadece iç siyasetteki gelişmelerin etkili olmadığını, aynı zamanda bir ideolojik tercih de yapıldığı kanısında.
“Bu tavır değişikliği Ankara’daki siyaset yapıcılarının bölgenin güç dinamiklerini nasıl okuduğu, nasıl yorumladığı ve Türkiye’yi nasıl konumlandırmak istedikleriyle yakından ilgili.”
“Ankara 7 Ekim saldırılarından bu yana Türkiye’yi bölgede otonom bir bölge gücü ve aracılık rolü oynamaya muktedir bir ülke olarak konumlandırmaya çalışıyor.
“Ancak arabuluculuk girişimlerinin karşılıksız kalmasının yarattığı ciddi bir hayal kırıklığı söz konusu. İsrail’e karşı daha sert bir üslup belirlenmesinde bu hayal kırıklığının payı var.”
Sonuçları ne olur?
İki ülke arasındaki ticaret hacminde ihracatın ağırlığı nedeniyle son kararın asıl olarak İsrail’e ihracatı etkilemesi bekleniyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2023’te Türkiye’nin İsrail’e ihracatı 5,2 milyar dolar, İsrail’den ithalatı ise 1,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.
Bu bir yıllık dönemde iki ülke arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 6,8 milyar dolar oldu.
TÜİK verilerine göre, 2023’te 5,4 milyar dolar ihracat ile Türkiye’nin ihracat listesinde İsrail 13’üncü sırada yer aldı.
2023’te İsrail’e ihracat bir önceki yıla göre yüzde 23’e yakın düştü.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, 2024 yılının ilk çeyreğinde Türkiye’nin İsrail’e ihracatı yüzde 21,6 oranında düşüş kaydetti.
Bir önceki yılın aynı çeyreğine kıyasla düşüş oranı yüzde 28 civarında gerçekleşti.
Türkiye’den İsrail’e ihraç edilen mallar arasında çelik, metal, makine, plastik, çimento ürünleri, tekstil ve motorlu taşıtlar bulunuyordu.
Son karar ardından Reuters haber ajansına konuşan ihracatçı firma sahipleri, Türkiye’nin ikili ticareti durdurma kararını şaşkınlıkla karşıladıklarını, ihracatçı Türk firmalarının siparişlerini üçüncü ülkeler üzerinden İsrail’e göndermenin yollarını aradığını söyledi.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın basın toplantısına katılan bir ev eşyası ihracatçısı, malların gümrükte bekletildiğini ve alternatif yollar aramak zorunda kaldıklarını belirtti.
Reuters’a konuşan bir Türk ihracatçı, “Gün boyunca gümrüklerle uğraştık ve sorunun ne olduğunu anlamadık. Sistem, yasak kararı açıklanmadan önce kapatılmıştı” dedi.
Bir çikolata ve şekerleme ihracatçısı da şirketinin İsrail pazarı için özel olarak üretilen ve ambalajları tamamen İbranice olan ürünleri olduğunu söyledi.
Kararın kendileri için büyük bir maddi kayıp olduğunu belirten ihracatçı, “İsrail’de alacaklı olduğumuz ve borçlu olduğumuz şirketler var. Ticaret durduğunda bu alacaklar ne olacak?” diye sordu.
Aynı ihracatçı İsrail’deki ticari ortaklarıyla görüştükten sonra çözüm arayacaklarını da sözlerine ekledi.
Araştırmacı Çağlıyan, İsrail kamuoyunda ise konu tartışılırken “Bu kısıtlamalar ekonomik olarak bizim için çok ciddi sıkıntı yaratmaz ama bu bize ders olmalı, başka ülkelere fazla bağımlı olmamalıyız” söylemiyle ele alındığını belirtiyor.
Çağlıyan, “İsrail’in bir korkusu da Türkiye’nin boykotunun başka ülkelere örnek olması. Özellikle Norveç ve İrlanda ile sorunlar var” yorumunu yapıyor.
Filistinlileri etkiler mi?
Reuters’a konuşan bir Türk gıda ihracatçısı da ticaretin durdurulmasının Filistin topraklarına gönderilen ve İsrail gümrüklerinden geçmek zorunda olan malların da engellenmesi anlamına geldiğini belirterek “Filistin halkı da zarar görecek” dedi ve ekledi:
“Siparişleri Mısır, Ürdün ya da Lübnan üzerinden gönderip gönderemeyeceğimize bakacağız, bu durumdan nasıl kurtulacağımızı bilmiyorum.”
Araştırmacı Çağlıyan, Türkiye ile İsrail arasındaki ticaretin bir bölümünün Filistinlilerle ilgili olduğunu, son kararının Filistinlileri nasıl etkileyeceğinin en büyük soru işaretlerinden biri olduğu kanısında:
“İthalatı askıya almak daha kolay. Ama ihracatta mesela Filistin’e, Batı Şeria’ya bir ürün gönderdiğinizde bu ürünün İsrail gümrüklerinden geçmesi lazım. Siz İsrail mallarına boykot uygularken İsrail bunları sınırdan Filistin’e geçirir mi? Bu, soru işaretlerinden bir tanesi.”
Ticaret Bakanlığı’nın açıklamasında ise Filistinlilerin, bu kısıtlamalardan etkilenmemesi için Ticaret Bakanlığı ile Filistin Milli Ekonomi Bakanlığı arasında gerekli çalışmaların koordine edileceği belirtildi.
Kısa süreli bir uygulama mı?
Türkiye’de hükümet, 9 Nisan’daki kararda İsrail Gazze’de derhal ateşkes ilan edene ve yeterli miktarda ve kesintisiz insani yardım akışına izin verinceye kadar kısıtlama tedbirlerinin yürürlükte kalacağını vurgulamıştı.
Ticaret Bakanlığı son kısıtlama açıklamasında ise “İsrail’in, Gazze’ye kesintisiz ve yeterli miktarda insani yardım akışına izin verinceye kadar Türkiye’nin yeni tedbirleri uygulayacağını” belirtti.
LSE’den Selin Nasi, ticari kısıtlamaların bir koşula bağlı olmasının özellikle altını çiziyor:
“Eğer hakikaten basına yansıyan haberler doğruysa, yani yakın zamanda bir ateşkes imzalanması söz konusu olursa veya İsrail tarafı Türkiye’ye yardımların gönderildiği yerlere sorunsuz şekilde gideceğine dair bir güvence verirse ne olur?”
Nasi, kararı bu açıdan şu sözlerle yorumluyor:
“Dolayısıyla bu karar açıkçası böyle bir beklentiye istinaden alınmış kısa süreli olabilecek bir çıkış mıdır değil midir? Bunu, açıkçası gelişmeleri izleyerek görmekte fayda var.
“Ben Türkiye’nin bu keskin tavır değişikliğini sürdürüp sürdürmeyeceğinden emin değilim. Çünkü bir taraftan baktığımızda Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini düzeltme yoluna gittiği bir dönemdeyiz. Dolayısıyla İsrail ile ilişkileri de gerebileceği noktanın bir limiti olduğunu düşünüyorum.”